Dünyada global ticaretin yüzde 80’inden fazlası, ekonomik ve güvenilir olması nedeniyle deniz yoluyla yapılıyor. Global pazardaki ticaretin sürdürebilirliğini sağlayan ve küresel ekonomi açısından kayda değer öneme sahip olan denizcilik sektöründeki gelişmeler ise gemi ve yat inşa sanayine ciddi oranda yön veriyor.
Gemi inşa sanayinde talebi belirleyen unsuru, dünya ticaretindeki değişimler ve öngörüler oluşturuyor. Bu değişimi son 15-20 yıllık dönemde açıkça görmek mümkün. Dünya ticaretinde 2002 yılından itibaren yaşanan hızlı genişleme, gemi inşa sanayinde de hızlı bir büyümeye neden oldu. Dünyada gemi ve suda yüzen taşıtlar ihracatı 2000-2008 döneminde 3,5 kat büyüdü. Bu gelişmelere bağlı olarak 2000-2008 yılları arasında 22 kat büyüyerek 2,65 milyar dolara yükselen Türkiye’nin gemi ve suda yüzen taşıtlar ihracatı ise, yine aynı dönemde dünya sektör ihracatındaki payını 6,5 katına çıkararak yüzde 1,92 düzeyine ulaştı.
Ancak 2008 yılında yaşanan küresel krizle birlikte ticaretin daralması, gemi ve yat inşa sanayinin dünyada ve Türkiye’deki bu hızlı gelişim sürecini ciddi oranda sekteye uğrattı. 2008 yılındaki krizin ardından sektördeki sipariş sayısında ciddi miktarda düşüş yaşandı. İkinci el yat ve gemi alım satımının yoğunlaşması global anlamda üretimi düşürürken, sektörde kapanan şirketlerin sayısında artışlar oldu. Yurtdışından gelip yatırım yapan bazı yat üreticileri Türkiye’den çekildi. Türkiye’de krizden sonra birçok firma ya daraldı ya da bu sektörden çıktı. 2008 yılından beri zorlu rekabet ortamında olan ve bu krizde ayakta kalarak bugünlere gelebilmiş mevcut firmalarla yoluna devam eden gemi ve yat inşa sanayi, gelecek dönemden ise oldukça umutlu.
“Denizcilik sektöründe kullanılan ahşap ve mobilya makinelerinin ticaretine bakıldığında 2014 ile 2015 yılları arasında değişimin yaşandığı görülüyor. Bu değişimin ihracat açısından dezavantajlı bir seyir izlediği söz konusu makinelerde Türkiye’nin 2014 yılı sonunda toplam ithalatı 343 milyon dolar, ihracatı 114 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2015 yılında ise ihracat gerileyerek 95,5 milyon dolar olurken, ithalat artış göstererek 351 milyon dolara ulaştı.”
Dünyada ve dolayısıyla ülkemizde, 2023 yılına kadar olan dönem için öngörülen ekonomik büyüme ve ticaretteki genişlemenin, taşımacılık talebi ve gemi inşa talebine de olumlu yansıyacağı öngörülüyor. Bunun da aynı zamanda ticarete konu olacak ürün gruplarındaki farklı genişleme öngörülerine bağlı olarak yük ve yolcu gemilerindeki alt segmentlerde de büyümeyi tetikleyeceği tahmin ediliyor. 2023 yılına kadar olan dönemde payı en hızlı büyüme gösterecek gemilerin başında yıllık ortalama yüzde 9.6 ile LNG tankerleri, yüzde 6.5 ile konteyner gemileri, yüzde 6 ile yolcu gemileri yer alıyor. Önümüzdeki süreçte, giderek daha az sayıda üretici ülkenin kalacağı buna karşın talebin artacağı gemi sanayinde ihracatın yeniden hızlanarak artacağı konuşuluyor.
2023’te dünyada 350 milyar dolar mertebesinde bir büyüklüğe ulaşacağı öngörülen gemi inşa sanayi ihracatından daha fazla pay almak isteyen Türkiye ise, 2023’e kadar sektörün dünya ticaretindeki payını 1,5 katına çıkarma iddiasını taşıyor.
Türkiye’nin gemi ve suda yüzen taşıtlar ihracatının yüzde 30’unu tanker, yüzde 45’ini yük gemisi, yüzde 15’ini römorkör, yüzde 10’unu da yat ve gezinti teknesi oluşturuyor. Mega yat konusunda dünyada ilk 5 arasında yer alan Türkiye’de bu üretim konusunda çok daha büyük potansiyel mevcut.
ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Finlandiya, Virgin Adaları ve Hong Kong gibi birçok ülkeye yat ihraç eden Türkiye, son dönemde sektör olarak ürün gamını değiştirerek daha çok maddi değeri yüksek ürünlerin üretiminde söz sahibi oldu. Avrupa’da özellikle gemi ve yat tamiri noktasında bölgenin en önemli üssü haline gelen Türkiye’nin yaratacağı markalarla yat konusunda pastadan daha fazla pay alabileceğine kesin gözüyle bakılıyor.
2014 yılında 20’den fazla ülkeye 1 milyar 280 milyon dolarlık ihracat yapan sektörün ihracat kapasitesinin yeterli pazar bulunduğu takdirde 10 milyar dolara yakın olduğunu vurgulayan sektör temsilcileri, ihracat rakamlarının içinde serbest bölgelerde yapılan gemi ve yat ihracatlarının gözükmediğini, tamir ve bakım hizmetlerinin de hesaplanmasıyla ihracat rakamının 2,5 milyar dolara ulaşacağını aktardılar. Dünya gemi ve yat ihracatı sıralamasında ilk 5’te yer alan Türkiye gemi ve yat sektörünün, bazı taleplerinin karşılanması halinde agresif devlet desteği alan Uzakdoğu ülkeleriyle rekabet edeceğini söyleyen yetkililer, Kore, Çin, Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinde bu üretime yönelik çok önemli teşvikler verildiğini hatırlatarak, Türkiye’de de özellikle finansman konusunda Eximbank’ın daha fazla devreye girmesini istediler.
Mega yatların niş bir ürün olması nedeniyle metreküp başına işçilik maliyetinin yüksek olduğuna değinen yat üreticileri, birim maliyetleri düşürmek adına denizcilik sektöründe ahşap ve mobilya makinelerinin kullanımının şart olduğunu vurguluyorlar. Sektördeki talebe cevap verebilmesi için bu tür makinelerin kalitesinin ve ihtiyacı tam olarak karşılayabilecek özelliklere sahip olmasının çok önemli olduğuna dikkat çeken yat firmalarının yetkilileri, bu noktada yerli makine üreticilere büyük görevler düştüğünü dile getiriyorlar.
Gemi ve yat inşa sanayindeki gelişim, üretimin artmasıyla birlikte bu sektöre satış yapan makine üreticilerinin beklentisini de artırıyor. Amerika’da yaklaşık 10 milyon Euro’ya mal olan bir mega yatın Türkiye’de 4-5 milyon Euro’ya mal edilebilmesi yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisini artırıyor. 2008 yılındaki krizin ardından son yıllarda toparlanma sürecine giren ve yurtdışından aldığı siparişlerin sayısını artıran Türkiye’deki yat üreticileri de üretim hızı ve kalitesini yükseltmek için makineleşme yatırımlarına ağırlık veriyor.
Bundan 15-20 yıl önce kabaca taslak halinde çizilen projelerin yerine şimdi santimetresine kadar hesaplanmış CNC makinelerle iş yapılan projelerin gündeme geldiği yat üretiminde, zamanla CNC ve ebatlama makinelerinin kullanımına yönelim hızlandı. Artık konvansiyonel makinelerin payının giderek azaldığı yat sektöründe firmalar işçilik maliyetlerini sabit tutmak ve üretim kalitesini artırmak adına teknolojiyi yakından takip ederek makine parkını genişletiyorlar. Mesleki liselerin yetersizliğinden ötürü usta bulma konusunda çok ciddi sıkıntı yaşayan sektör, artan işçilik ücretlerinden de şikayetçi.
Uluslararası pazarda rekabet edebilmek adına makineleşmenin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan yat üreticileri, bu gerekliliği, “Yurtdışından sipariş alabilmemiz için bir cazibemizin olması, hem kalite hem de fiyatın avantajını kullanmamız gerekiyor. Bunun için de işi makineye yaptırmak lazım. Bir CNC’nin bir kalibrenin yaptığı işi, bir işçinin aynı hızda ya da aynı kalitede yapması mümkün olmadığı gibi standardı, devamlılığı, hassasiyeti tutturması da zor” şeklinde aktararak, önümüzdeki dönemde makineleşme oranının sektörde daha da artacağına dikkat çekiyorlar.
Yatçılardan makinecilere çağrı: ‘AR-GE’ye odaklanın’
Türkiye’deki yat sektöründe iş hacimleri henüz çok yüksek seviyelere ulaşmış değil. Buna rağmen mega yatların niş bir ürün olması nedeniyle metreküp başına işçilik maliyetinin yüksek olduğuna değinen yat üreticileri, birim maliyetleri düşürmek adına denizcilik sektöründe ahşap ve mobilya makinelerinin kullanımının şart olduğunu vurguluyorlar. Sektördeki talebe cevap verebilmesi için bu tür makinelerin kalitesinin ve ihtiyacı tam olarak karşılayabilecek özelliklere sahip olmasının çok önemli olduğuna dikkat çeken üreticiler, bu noktada yerli üreticilere büyük görevler düştüğünü dile getiriyorlar. Yurtdışından makine ithal etmektense yerli makine almayı tercih ettikleri ifadesinde birleşen yat üreticileri, denizcilik sektöründe ahşap ve mobilya makinesi üreten makinecilere ‘AR-GE’ye daha fazla bütçe ayırıp bu alandaki ürün çeşitliliğine ve kalitesine odaklanmaları’ çağrısında bulunuyorlar.
Önümüzdeki süreçte, giderek daha az sayıda üretici ülkenin kalacağı buna karşın talebin artacağı dünya gemi sanayinde ihracatın da yeniden hızlanarak artacağı konuşuluyor. 2023’te dünyada 350 milyar dolar mertebesinde bir büyüklüğe ulaşacağı öngörülen gemi inşa sanayi ihracatından daha fazla pay almak isteyen Türkiye ise, 2023’e kadar sektörün dünya ticaretindeki payını 1,5 katına çıkarma iddiasını taşıyor.
Denizcilik sektöründe kullanılan ahşap ve mobilya makinelerinin ticaretine bakıldığında ise 2014 ile 2015 yılları arasında değişimin yaşandığı görülüyor. Değişimin ihracat açısından dezavantajlı bir seyir izlediği söz konusu olan bu makinelerde Türkiye’nin 2014 yılı sonunda toplam ithalatı 343 milyon dolar, ihracatı 114 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2015 yılında ise ihracat gerileyerek 95,5 milyon dolar olurken, ithalat artış göstererek 351 milyon dolara ulaştı. Toplam rakamlar içerisinde en büyük payı alan grupları ağaç işleme presleri ile boya hatları oluşturdu. Türkiye, ağaç işleme presleri ürün grubunda 2014 yılı sonunda 38 milyon 121 bin dolarlık ithalat yaparken 1 milyon 555 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2015 yılında ise ağaç işleme presleri ürün grubundaki ithalatta rekor büyüme oldukça dikkat çekti. Geçen yıl bu ürün grubunda ithalat 129 milyon 523 bin dolara çıkarken, ihracat 2 milyon 269 bin dolar seviyesinde kaldı.
Denizcilik sektöründe kullanılan ahşap ve mobilya makinelerinin alt ürün gruplarına baktığımızda özellikle iki ürün grubundaki ithalat değerinde yüzde 50’lere varan düşüş dikkat çekiyor. 2014 yılında parlatma, zımparalama ve taşlama makinelerinin ithalatı 13 milyon 136 bin dolar iken bu miktar 2015’te 6 milyon 536 bin dolara kadar geriledi. 2014-2105 yılları arasında kenar bantlama makinelerinde de buna benzer bir değişim yaşandı. 2014 yılında 13 milyon 355 bin dolar olan bu ürün grubundaki ithalat değeri geçen yıl yüzde 50’nin üzerinde bir düşüş oranıyla 5 milyon 352 bin dolar olarak gerçekleşti.
Denizcilik sektöründe kullanılan ahşap ve mobilya makinelerinin alt ürün gruplarından biri olan boya hatlarında 2014 yılı sonunda ihracat 40 milyon dolar, ithalat ise 193 milyon dolar oldu. Öte yandan bu gruptaki ithalat ve ihracat rakamlarının 2015 yılı sonu değerlerine bakıldığında düşüş olduğunu görülüyor. Buna göre boya hatları grubunun geçen yılki ihracatı 35 milyon 829 bin dolar, ithalatı ise 144 milyon 948 bin dolar olarak gerçekleşti. Boya hatları ticaretinde en büyük paya sahip grubu, püskürtmeli / sprey boya makineleri ile konveyörler oluşturuyor. Boya hatlarında hem ihracatın hem de ithalatın yaklaşık yüzde 80’i bu iki ürün grubundaki makineler üzerinden yapıldı.
Bundan 15-20 yıl önce kabaca taslak halinde çizilen projelerin yerine şimdi santimetresine kadar hesaplanmış CNC makinelerle iş yapılan projelerin gündeme geldiği yat üretiminde, zamanla CNC ve ebatlama makinelerinin kullanımına yönelim hızlandı. Artık konvansiyonel makinelerin payının giderek azaldığı yat sektöründe firmalar işçilik maliyetlerini sabit tutmak ve üretim kalitesini artırmak adına teknolojiyi yakından takip ederek makine parkını genişletiyorlar.