Tüm dünyayı tehdit eden ve Mart ayı itibariyle Türkiye’de de görülmeye başlanan Kovid-19 pandemisi sağlık, ekonomi, sosyal hayat ve psikoloji başta olmak üzere ülkede pek çok alanda, oldukça kalıcı etkiler bırakacak. ABD ve birçok Avrupa ülkesine kıyasla salgınla mücadelede başarılı adımlar atan Türkiye, salgını geride bırakma ve hayatı ‘yeni normal’e hazırlama sürecinde.
Dünya geneline yayılan Kovid-19 salgınının Türkiye’deki ilk tespit edilen vakası, Sağlık Bakanlığı tarafından 10 Mart 2020’de açıklandı. Virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020’de gerçekleşti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 1 Nisan 2020’de yaptığı açıklamada, koronavirüs vakalarının tüm Türkiye’ye yayıldığını açıkladı.
İstanbul, en çok vakanın görüldüğü şehir. İstanbul’u sırasıyla İzmir, Ankara, Kocaeli ve Konya takip ediyor. Bakanlık, yasak kapsamındaki 63 milyon 640 bin kişinin evlerinde kalarak karara yüksek oranda uyum sağladığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan salgını, ekonomik sonuçları itibariyle 2’inci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük kriz olarak niteledi.
Kısıtlamalar gevşetiliyor
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Avrupa ülkeleri içinde tedbirleri en erken alan biziz. İzolasyonda başarılı olursak erken tedbir avantajından tam olarak yararlanabiliriz” açıklamasında bulundu. Türkiye, dikkat çeken filyasyon uygulaması ve hastanın hayatını ön planda tutan tedavi yöntemlerinin yanı sıra, izlediği ilaç protokolü ile mücadelede başarılı bir noktada. Bu çabaların boşa gitmemesi için vatandaşları evde kalmaya, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına davet etmeye devam eden Bakan Koca, kısıtlamaların gevşetilmesinin ardından da 1,5 metre sosyal mesafe ve maske kuralını her fırsatta hatırlatıyor. Vaka ve vefat sayılarının düşüş eğiliminde olduğu ülkede sosyal, ekonomik, siyasi, iktisadi, idari, hukuki, askerî ve dinî alanlarda birçok önemli etkilere ve sonuçlara neden olan radikal kararlar gevşetiliyor.
Bu kararlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı normalleşme takviminde ‘yeni normal’ kapsamında değişiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 Mayıs 2020’de yaptığı açıklamada, Türkiye’nin normalleşme planını açıkladı. Ülkede 1 Haziran’dan itibaren kontrollü normalleşmeye geçiş yapıldı.
18 yaş altı ve 65 yaş üstüne serbestlik
21 Mart’tan bu yana sokağa çıkma sınırlaması getirilen 65 yaş ve üstü vatandaşlar her gün 14.00-20.00 saatleri arasında dışarı çıkabiliyor. 18 yaş ve altı ise ailelerinin yanında olmak kaydıyla artık serbest.
3 Nisan’dan bu yana sokağa çıkma sınırlaması bulunan 20 yaş altındaki yurttaşlar da Mayıs ayında beli günlerde dışarı çıkabiliyordu.
Şehir dışına çıkışlar HES’le
31 ilde uygulanan şehirlerarası seyahat sınırlaması, 4 Mayıs Pazartesi gecesi 00.00’da sona erdi. Her hafta illerle ilgili değerlendirme yapılıp gelişmelere göre karar verileceği açıklandı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de taksilere uygulanan tek çift plaka uygulaması, 5 Mayıs itibariyle kaldırıldı. Yaz aylarına girilmesiyle birlikte şehir dışına çıkmak bayramdan sonra mümkün hale geldi. Seyahatlerde sağlık durumlarının kontrolünü ilgili seyahat firması tarafından sağlanacak ve buna göre tedbir alınacak. Eğer bir yolcuya virüs bulaştığı tespit edilirse yolculuk esnasında temas ettiği kişilerin takibi yapılacak. Böylece seyahatlerde tüm yolcuların en üst düzeyde güvenliği sağlanmaya çalışılacak.
Kuaför, restoran ve AVM’lere temkinli izin
Gerekli temizlik koşullarının sağlanması, randevu sistemiyle çalışılması ve koltuk sayısının yarısı kadar müşteriye hizmet verilmesi koşuluyla, berber, kuaför, güzellik salonları ile AVM’ler 11 Mayıs’tan itibaren hizmet vermeye başladı. Giyim eşyası, ayakkabı, çanta, zücaciye gibi ürünlerin satıldığı işletmeler, belirlenen şartlara uymak kaydıyla 11 Mayıs’ta hizmete açıldı. Restoranlar da mesafenin korunması ve hijyen kurallarına uyulması koşuluyla hizmet verebiliyor.
Maske satışı yeniden
Salgın önlemleri kapsamında daha önce devlet tarafından ücretsiz dağıtılması kararlaştırılan, ancak ulaştırma zincirinde sıkıntı yaşanan maskeler yeniden satılabilecek. Buna göre ‘tavan fiyat’ konulması koşuluyla, cerrahi ve bez maske satışına yeniden başlandı.
Terhisler 31 Mayıs’ta
Salgın nedeniyle 1 ay ertelenen askerlik terhis işlemleri 31 Mayıs’ta başladı. Milli Savunma Bakanlığı’nın atama, görevlendirme ve personel temin faaliyetleri 1 Haziran’da, celp işlemleri 5 Haziran’da, bedelli askerlik işlemleri 20 Haziran’da yeniden başladı. Belediyelerin kredi işlemleri ile İller Bankası ihaleleri, 27 Mayıs’ta yeniden uygulamaya girdi.
Tartışılan YKS tarihi
Salgın nedeniyle 25-26 Temmuz’a ertelenen yükseköğretim kurumlarına giriş sınavı, 25-26 Haziran’a çekildi. Normal takvime göre 7 Haziran’da yapılması planlanan liselere giriş sınavı 20 Haziran, askeri öğrenci sınavı 14 Haziran’da yapılacak. YKS tarihi tartışmalara neden oldu. Planda, ilk ve ortaöğretim için ‘okula dönüş’ yer almadı. Ancak üniversiteler 15 Haziran’dan itibaren yeniden açılacak.
Salgın hastanelerinin sayıları 1 Haziran’dan itibaren azaltılarak, bu kuruluşların hasta kabulüne ve normal işleyişe dönmeleri sağlandı.
Adliyeler ara verilen duruşma, keşif, uzlaştırmacı görevlendirmesi, icra iflas takibi dahil, bütün işlemlerine 15 Haziran itibariyle yeniden başladı.
Ekonomik tedbirler
Hükümet, salgının ekonomik etkilerini azaltmak amacıyla da bir dizi çalışma gerçekleştirdi. Hükümetin 18 Mart’ta açıkladığı 100 milyar liralık Ekonomik İstikrar Kalkanı paketi kapsamında şu tedbirler alınmıştı:
Merkez Bankası’ndan faiz indirimi ve kredi akışında kolaylık
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise 17 Mart tarihinde 100 baz puan faiz indirimine gitti. TCMB aynı gün koronavirüs salgınının yarattığı belirsizliğin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması adına, bankaların TL ve yabancı paraya ulaşımında esneklik sağlanması; reel sektöre kredi akışının temini için bankalara ilave likidite imkanlarının tanınması ve ihracatçı firmaların nakit akışının desteklenmesi amacıyla birtakım tedbirler açıkladı. TCMB, 31 Mart günü açıkladığı yeni adımlar kapsamında ise tahvil alımlarını genişleterek daha bol ve ucuz likidite sağlamaya yönelik adımlar attı.
3 ay maaş desteği
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 30 Mart tarihinde Twitter’dan yaptığı açıklamada kamu bankalarıyla aylık 5 bin TL’nin altında geliri olan vatandaşlar için Temel İhtiyaç Desteği’ni devreye aldıklarını belirtti. Ayrıca Kısa Çalışma Ödeneği ile faaliyetlerini azaltan ya da durduran işletmelerde çalışan vatandaşlara 3 ay boyunca maaş desteği verileceğini ifade etti. Ekonomik İstikrar Kalkanı kapsamında alınan tedbirlere bugüne dek 200 milyar dolar harcandığını açıklayan Albayrak, Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Mayıs ve Haziran aylarında vadesi gelecek Hazine destekli kredi geri ödemelerini faizsiz olarak 6 ay erteliyoruz. Böylelikle çiftçimize, yaklaşık 6 milyar TL’lik kredi borcunu öteleme imkânı sunuyoruz. Çiftçimize hayırlı olsun” dedi.
Halkbank’tan KOBİ’lere ‘can suyu kredisi’
Türkiye Halk Bankası, yıllık satış hasılatı 3 milyon lirayla sınırlı şahıs işletmelerini kapsayacak yüzde 7,5 maliyetle, 6 ay ana para ve faiz ödemesiz toplam 36 ay vadeli “İşe Devam Desteği – Küçük İşletme Can Suyu Kredisi’ni bugün itibarıyla devreye alıyor.
Pekcan: Sanal fuara başlayacağız
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, pandemi sürecinde sanal fuar ve sanal ticaret heyeti uygulamalarına başlayacaklarını söyledi. Pekcan, “Sanal ticaret heyeti uygulamamıza 4 Mayıs itibarıyla kimya sektörüyle başlıyoruz ve bunu yaygınlaştırarak devam ettireceğiz. Sanal fuar uygulamamıza da tarım ürünleriyle başlayıp kapsamını genişleteceğiz.” diye konuştu.
Geçen ay sanal ticaret akademisini devreye aldıklarını anımsatan Pekcan, bu sisteme yaklaşık 6 bin kişinin kaydolduğunu bildirdi. Kadın ve genç girişimcilere yönelik projelerini de anlatan Pekcan, bunların da dijital ortama taşındığını aktardı.
‘Salgın 1 yıl sürerse ekonomi yüzde 38 küçülecek’
Hükümet bir dizi önlem açıklarken, Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı (TEPAV) ‘Covid-19 Salgını Bir Değil Birkaç Çeyrek Sürerse Ne olur?’ isimli bir çalışma gerçekleştirdi. Prof. Dr. Fatih Özatay ve Prof. Dr. Güven Sak tarafından yapılan çalışmaya göre, Türkiye ekonomisi virüsün 6 ay sürmesi halinde yüzde 20, 1 yıl sürmesi halinde yüzde 38 oranında küçülecek. Turizm, eğlence ve kültür ile otel harcamaları, yüzde 90’dan fazla azalacak.
Aynı şekilde kamu ve özel sektör dahil tüm yatırım harcamaları yüzde 70 azalırken, ulaştırmada yüzde 65, mobilya, ev ekipmanları ile ev bakım ve onarımında yüzde 50, giyim ve ayakkabıda yüzde 40, alkollü içkiler ve tütünde yüzde 15, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 5 daralma olacak.
Sağlık, haberleşme, konut, su, elektrik ve gaz sektörleri etkilenmezken, bir tek devletin tüketim harcamaları yüzde 20 oranında artacak. Virüs nedeniyle Türkiye’nin ihracatı yüzde 42, ithalatı yüzde 39 düzeyinde azalacak.
TEPAV’ın çalışmasında salgınla birlikte küresel düzeyde yaşanan ekonomik sıkıntıların tek tek ülke bazında çözülemeyeceği, küresel düzeyde alınacak önlemlere ihtiyaç olduğu tespiti de yapıldı.
Kredi kartı harcamaları yüzde 31 azaldı
Çalışmada, salgının yayılmasını önlemek amacıyla bugüne kadar alınan önlemler sonucunda hava yolu taşımacılığının neredeyse durduğu, şehirlerarası ve şehir içi ulaşımın önemli ölçüde azaldığı, eğlence yerleri, lokantalar ve alışveriş merkezlerinin kapatıldığı, turizm gelirinin bıçak gibi kesildiği, yurt dışı seyahatlerin imkânsız hale geldiğine işaret edilirken, bunun ilk etkilerinin reel kesim endeksinde hızlı düşüşle görüldüğü belirtildi. Çalışmada ekonominin yavaşlamasıyla kredi kartı harcamalarının mart ayı sonunda bir önceki haftaya göre yüzde 31 azaldığı, nisan ayının ilk 7 gününde elektrik tüketiminin yüzde 13 küçüldüğü belirtildi.
Aileler için 548 milyar lira kaynak gerekiyor
Krizin uzun süre devam etmesi halinde ciddi sıkıntıya düşecek geniş halk kitlelerine her ay aile başına 2 bin lira civarında nakit desteği verilmesinin de önerildiği çalışmada, mevcut iş gücünün yüzde 80’nin çalışamayacağı düşünülerek ve salgın öncesindeki işsizler de dikkate alınarak yapılan hesaplamaya yer verildi. Bu hesaba göre, ortalama aylık 2 bin lira yardımın 3 aylık maliyeti 2019 yılı milli gelirinin yüzde 3,3’ünü, 9 aylık maliyeti de yüzde 10’u bulacak. 2019 milli geliri 4 trilyon 280 milyar lira olduğu dikkate alındığında böyle bir ödeme için iktidarın 428 milyar lira civarında kaynak bulunması gerekiyor. Üstelik bu gidere işletmelerin kaynak ihtiyaçları ile elektrik, su gibi fatura ötelemeleri de dahil edilmedi.
Prof. Amman: Doğanın insanla mücadelesi
Kuşkusuz pandeminin pek çok alanda kalıcı etkileri söz konusu. Salgının sosyolojik etkilerini değerlendiren Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi sosyolog Prof. Dr. Tayfun Amman, koronavirüs sonrası toplumda topyekûn bir dönüşüm olmasa da daha insani bir yaşam kurma hassasiyeti gelişeceğini söyledi.
“Dünyanın tozunu attıran bir düşmanla karşı karşıyayız” diyen Tayfun Amman, bu salgında doğanın kendisine zarar veren insanla mücadelesine tanık olunduğunu söyledi. Tarih boyunca salgınlar yaşandığını, ancak bu salgının farklı bir tarafının olduğunu ifade eden Amman, “Bu salgın adeta küreselleşme karşıtı bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Dünyanın küreselleşmeye en fazla katılan kısımlarını vuruyor. Metropolleri, insan ilişkilerinin en yoğun olduğu yerleri vuruyor. Bu olaydan ne kadar ders çıkaracağız bilemiyorum. Şu anda bir travma yaşıyoruz ve bu travmayı farklı boyutlarda yaşıyoruz. Biz şu anda sivrisinekleri öldürmekle meşgulüz ancak sıra bataklıkları kurutmaya gelecek. İnsanlık topyekûn bir biçimde kendini sorgulayıp köklü bir değişime gidebilir mi, bundan şüpheliyim” diye konuştu.
Yaraları hızlıca sarmayı öğrenmeliyiz
Türk toplumunun kendisine has özellikleri olduğunu belirten Amman, toplumun kriz dönemlerinde çok çabuk bir araya gelebildiğini, ancak kriz sonrası yaraları sarma noktasında aynı duyarlılığın gösterilmediğini söyledi. Amman, salgından sonra insanın toprakla bütünleşmesini artırma yönünde çabalamak gerektiğini vurguladı.
Yabancı düşmanlığı artabilir
Polis Akademisi Başkanlığınca hazırlanan “Kovid-19 Salgını ve Sonrası Psikolojik ve Sosyolojik Değerlendirmeler” raporunda, terör örgütlerinin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele eden devletlerin bu alandaki olası zayıflığını kullanarak terör eylemlerinde biyolojik silahlar kullanabileceği öngörüsünde bulunuldu.
Salgının kitlesel psikoloji üzerindeki önemli anlık etkilerinden birinin, korku ve kaygı düzeylerindeki artış olduğu vurgulan raporda, buna bağlı olarak tutum ve davranış kalıplarında değişiklikler beklenebileceği belirtildi. Salgınla birlikte görülme sıklığı artacak ölüm korkusu ve yaygın dehşet hissi, insanların benlik saygılarını etkileyeceğinden bu saygıyı tamir etmek için insanların kültürel değerlerine ve inanç sistemlerine daha fazla sahip çıkmaya yönelecekleri tespitine yer verilen raporda, salgın sırasında kültürel içe kapanma söz konusu olabileceğinden komplo teorilerine inanma durumunda ve yabancı düşmanlığında artış olabileceğine işaret edildi.
Nöropsikolojik etkileri olabilir
Salgın sırasında işe gitmek zorunda olanlardan salgından korunma imkanları ortalamanın altında bulunanlar, yakınlarını veya tanıdıklarını salgın nedeniyle kaybedenler gibi kırılgan gruplar arasında çaresizlik, umutsuzluk ve yas durumunun dirençli psikolojik sorunlara yola açabileceği kaydedilen raporda, salgın karşısında ciddi bir önlem olan sosyal izolasyonun, zaman içerisinde bireyler üzerinde nöropsikolojik açıdan olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeline sahip olduğu ifade edildi.
Aile bağları güçlenebilir
Raporda, Kovid-19 salgınına ilişkin tespit ve öngörüler şöyle sıralandı:
“Salgın, teknolojik araçlarla yaygın iletişim kurmanın önemli olduğunu göstermiştir. Öte yandan sosyal medyanın ve iletişim teknolojilerinin günlük yaşamdaki rolünün artmasıyla orta yaşlarda teknolojik bağımlılık oranında artış beklenebilir.
Salgının olumsuz etkilerinin yanında olumlu birtakım sonuçları da olabilir. Örneğin aile bağlarının güçlenmesi, dayanışma, yoksullara yardım, sınıflar arası empati gibi konularda kalıcı birtakım gelişmeler beklenebilir.
Diğer bir olumlu sonuç da salgın karşısında rasyonel tutumlar geliştirmek bakımından bilimsel araştırmaların önemine ve genel anlamda bilime karşı kütlesel düzeyde ilginin ve saygının artması olarak görülebilir.
Salgının insanların hijyen, sosyal mesafe, tüketim ve tasarruf alışkanlıklarında ve davranışlarında kalıcı değişiklikler getirmesi ve bu alanlarda yeni normların gelişmesine aracılık etmesi öngörülmektedir.”
Psikolojik etkileri 3 boyutta değerlendirildi
Pandeminin psikolojik etkilerinin, sosyal ilişkiler, belirsizlik ve yaşamsal kırılganlık olmak üzere 3 boyutta değerlendirildiği raporda, Kovid-19 ile insanların hayatına giren fiziksel izolasyon ve monoton aktivitelerin, sosyal ilişkileri olumsuz etkilediği ifade edildi.
Raporda, fiziki izolasyon sürecindeki tekdüze hayat tarzı ve salgındaki belirsizlik etkileriyle süreç içerisinde bazı insanların komplo teorilerine daha fazla inanabileceklerine, bireyler arası şiddetin yanı sıra zihinsel, duygusal bozukluklar ve davranış bozukluklarında artış görülebileceğine dikkat çekildi.
Verilen mesajlar kısa ve anlaşılır olmalı
Belirsizliğin, kendilerini evlerinde izole eden insanları psikolojik olarak zorlayan en önemli faktörlerden biri olduğu belirtilen raporda, “İnsanlar tehlikeli ve belirsiz durumlara tepkilerini oluştururken verileri rasyonel olarak değil hızlı, otomatik ve hayatta kalma hedefiyle algılamaya meyillidir. Dolayısıyla verilen mesajların kısa, anlaşılması kolay şekilde çerçevelenmesi sürecin yönetilmesine yardımcı olabilir.” önerisinde bulunuldu.
İnsanların bu süreçte yaşamsal kırılganlık (ölüm dehşeti) ile yüzleşmek zorunda kaldıkları belirtilen raporda, kısa vadede insanların kişisel hayatta kalma mücadelelerine odaklanırken aynı zamanda kültürel değerlerine daha sıkı bağlanmalarının beklenebileceği bildirildi.
Terör örgütleri uyarısı
Ülkelerin salgına bağlı sağlık sorunları karşısında düştükleri zayıf durumun, tehdit tanımlamalarında ve güvenlik yaklaşımlarında belirgin bir değişimi beraberinde getireceğine işaret edilen raporda, “Bu değişim iki yönlü olabilir. Terör örgütleri, devletlerin bu konudaki zayıflığını değerlendirerek kendi açılarından bu durumu bir avantaja dönüştürebilir ve gelecek yıllarda terör eylemlerinde biyolojik silahlara yer verebilirler. İkinci olarak terör örgütlerinin bu tür yollara başvurma ihtimalinin belirmesi, devletlerin tehdit anlayışlarında değişimi beraberinde getirebilir. Bu değişim, intihar bombalarının güvenlik anlayışı ve güvenlik teknolojileri üzerindeki etkisine benzer bir etkiyle kendisini gösterecektir. Nano-teknolojinin, biyokimyasal temelli teknolojilerin ve yapay zekanın kullanıldığı güvenlik teknolojilerinin büyük önem kazanacağı söylenebilir.” ifadeleri kullanıldı.