Akkuşlar Makina ve Dış Ticaret San. Tic.Ltd. Şti 1981 yılından itibaren ağaç işleme makinaları imalatı yapan, ürünlerini dış pazara satma konusunda özel bir çaba gösteren bir aile şirketi. Şirketin başında bugün ikinci nesil diyebileceğimiz Serdar Akkuş bulunuyor. Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Akkuş, işletme ve makine konusunda iki ayrı üniversitede lisans eğitimini tamamlayarak 2008 yılında bayrağı babasından devralarak bugünlere getirmiş. Bugün İstanbul Arnavutköy’de Tayakadın Mahallesi’ndeki bin metrekarelik alanda üretimini gerçekleştiren şirket, özellikle dış pazardaki siparişlerin canlılığı nedeniyle üretim tesisini büyütme kararı almış olmasına rağmen, 2018 yılı Ağustos ayında baş gösteren krizin etkileri nedeniyle, şimdilik bu yeni yatırımını askıya almış durumda.
Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Akkuş, her ne kadar dış pazardaki müşterilerinin birkaç aydır siparişlerini durdurmuş olduğunu söylese de gelecekten ve sektörden umutlu görünüyor. Üretim tesisinde dergi ekibimizi ağırlayan Serdar Akkuş, bu yıl seçimlerden sonra ekonomide ve sektörde işlerin açılmaya başlayacağını ama asıl hareketin 2020 yılından itibaren gerçekleşeceğini öngörüyor. Serdar Akkuş, sektöre yeni girecek girişimcileri ise güçlü bir sermayeye sahip olmaları ve varlık-finans yönetimini iyi bilmeleri gerektiği yönünde de uyarıyor. İşte Serdar Akkuş’un firma ve sektörüne ilişkin değerlendirmeleri:
Akkuşlar Makina, 1972 yılında Hüseyin ve Ali Akkuş, (babam ve amcam) iki ortak tarafından kuruldu. Aslen Bolu Geredeliyiz.
İstanbul Bayrampaşa’da küçük bir torna dükkânında, tekstil makinaları yedek parçalarını imal etmekteydiler. 1980 yılında ise bir arkadaşları ağaç işleme makinası yapmaları önerisinde bulunmuş ve bu sektöre girişleri de o şekilde olmuş. 1981 yılından sonra tamamen bu sektöre yönelmişler. O zamanlar Türkiye’de bir açık da var, çünkü makinalar yurtdışından geliyordu. Türkiye’de üretici az.
Şirketi büyüterek bir yerlere getirmişler ve ardından Sultançiftliği’ne taşımışlar. Daha sonra 2008 yılında bir ayrılık oldu. Amcamlar da biz de Akkuşlar Makine olarak devam ediyoruz ama biz dış ticaret alanındayız. Çünkü ben ihracata ve dış pazarlara daha fazla önem veriyorum. İşletmede o yönde kendimi geliştirdim. 2008 yılından sonra babamdan bayrağı devraldım. Babam emekli oldu. Başlangıçta yurtdışı ihracatımız azdı, senelik bazda 3-4 makine ancak satıyorduk. Ama şu anda 20 makine sattığımız zamanlar oluyor. Ortalamada 500-600 bin dolar ihracat seviyesine ulaştık.
Şu anda üretim yerimiz ufak. Tayakadın’daki bu tesisimiz 1000 metrekare. Bu nedenle 5 dönüm kapalı alanı olan Çorlu’da bir arazi aldık. Bunun üzerinde çalışıyoruz, gelecek dönemlerdeki hedefimiz bu yeni tesisi hayata geçirmek. Bu kriz olmasaydı eğer, Ukrayna’dan ve Bulgaristan’dan ciddi müşterilerimiz vardı ama onlar siparişleri durdurdular. Türkiye’ye mal satamıyorlar, o zaman makine alamıyorlar. Bir nevi karşılıklı bir kriz yaşanıyor. Çünkü onlar bize ağaç satabilecek ki ben onlara makine satabileyim. O yüzden bu yıl yeni yatırımı askıya alma kararı aldık. Siyasi ve ekonomik ortam birbiriyle bağlantılı bir zincir. Durumu bir görelim diye düşünüyorum.
İmalatta 12 çalışanımız var, ofiste de 3 olmak üzere15 kişiyiz.
Kereste fabrikalarına tomrukları, işleyen makinalar üretiyoruz. Şerit grubu yok bizde. Tomruk işletmeye girer, prizma makinası var, tahta ve kapaklar prizma makinasının yanına düşer, orta kalınlıkta çoklu dinamo dediğimiz kalası 2 santim, 5 santim dilimleme işlemi yapar. Bu tesisten tomruk olarak giren ağaç, inşaatlık kereste, paletlik kereste dediğimiz ürünlere dönüşür.
İç pazarın satışlardaki payı yüzde 50’lerde. İç pazarı boş bırakmamaya çalışıyoruz. Sonuçta yerli malı yurdun malı. Türkiye’de 400-500 firma müşterimiz vardır.
Normal şartlarda 2017 yılına kadar ortalama 2,5 milyon-3 milyon TL iken 2017’de işlerimiz hızlandı, 6-6,5 milyona çıktı. Yurtdışından daha çok işler geldi. Ektiğinizi biçersiniz bu işte. Ben hep ektim. Yani Türkiye’de fazla durmuyorum, iç pazarı gözü kapalı emanet ettiğim güvenilir bir ekibim var. Ben dış gezilerle yeni pazarlar ve yeni bağlantılar bulmaya çalışıyorum, bunların da zamanla sonuçlarını alabiliyorum.
Anahtar teslimi olarak müşterilerimiz için makine parkuru kuruyoruz. Bu çerçevede Bulgaristan’da 4 tane fabrika kurduk, Ukranya’ya bu sene 2 tane kuruyoruz. Rusya’da geçen sene 2 tane tesis kurduk. Bunlar bizim adeta showroomumuz işlevini görüyor. Orada müşteri adayları, ürünlerimizi gördüğü zaman araştırıp bize sipariş veriyor.
20’den fazla ülkeye ihracat yaptık. Şu anda ihracatta Bulgaristan, Ukrayna ve Rusya en ağırlıklı pazarlarımız. Bunun içinde Romanya da oldu, Estonya ve İran da oldu ama onların payı çok az kaldı.
Benim baba mesleğim olduğu için çıraklıktan yetiştim. İki üniversite okudum. Trakya Üniversitesinde Makine bölümünü ve İstanbul’da Haliç Üniversitesi’nde işletme bölümünü okudum.
Ben severek girdim. Çocukluktan beri makine yapmak istiyorum derdim.
Ana makinalarımız 4 tiptir. Ama üretim kapasitesi değişiyor. Mesela büyük prizma makinesini yılda en fazla 7-8 adet üretebiliriz. Ama yanalma makinemiz var, ondan 30 tane üretebiliriz. Makine işlevine göre değişebiliyor üretim süresi. Ayrıca mekan sıkıntısı da önemli. Prizma makinesini 30 tane üretmek için en az 5 bin metrekare kapalı alan da gerekir ayrıca.
Ar-Ge’yi makine mühendisimiz Yasin Bey ile beraber yapıyoruz diyebilirim. Çünkü bir müşterimiz gelip farklı bir makinenin yapılmasını bizden isteyebiliyor. Biz de bu tür siparişler üzerine yeni makineleri ortaya çıkarıyoruz. Farklı çizdiğimiz kendi makinelerimiz var ama sipariş olmadan üretime geçmek istemiyorum.
Bizim kendi alanımızda bu aradan geçen zamanda bir ilerleme olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Daha önceden bu kadar kolay malzeme tedarik edemiyorduk. Malzemelere ulaşamıyorduk. Yurtdışına bu kadar kolay satış yapamıyorduk. Gümrükler kolaylaştı, ulaşım rahatladı. 2008 yılında Rusya’ya makine gönderdiğimde çok zorluklarla karşılaşıyordum. Ulaşım maliyetleri çok yüksekti, onlar aşağıya indi. O zamanlar parayı almadan iş yapamıyorduk, ama şimdi esnek krediler var ihracat yapanlar için. Çok düşük faizli bu kredileri kullanıyoruz. Biz malzememizi gümrükten çekiyoruz, daha sonra para geliyor. Bu yüzden bana göre bizim sektör son 11 yılda ilerledi, gelişti.
Talep de arttı, daha fazla makine imal edebildik ve buna bağlı olarak makine fiyatlarını aşağıya çekebildik. Daha önceden bir yanalma makinesi 50 bin lira ise, talep artıp biz de seri üretime geçince, biz de 30 bin liralara kadar fiyatı düşürebildik. Bu da sektöre yaradı. Bizim kâr marjımız düştü ama üretimimiz çoğaldı.
2018 yılı Ağustos ayına kadar çok iyiydi. Hatta ilk defa böyle bir sene yaşadım. Sürekli iş yaptık. Ama Ağustos sonu kriz patlayınca, işler bıçak gibi kesildi. Siparişi olanlar bile siparişini durdurdular. Belirsiz bir ortam var diyerek beklemeye başladılar. Ödeyecekleri paralar döviz cinsinden olduğu için beklemeye geçtiler, biz de üretim hızını düşürdük. Ama devam eden işlerimiz olduğu için imalatı durdurmadık.
Sipariş üzerine üretim yapıyoruz, özellikle büyük makineleri stoklamıyoruz. Ama ufak makinelerim var, onları stok da yapıyorum. Bayilerim var, onlara gönderiyorum. Türkiye’de, Rusya ve Bulgaristan’da birer bayim var.
2019 için şunu söyleyebilirim. Ben Türkiye’nin daha kötü şartlarda olmasını bekliyordum, normal şartlarda Ocak-Şubat ölü dönemdir, ne hikmetse Türk pazarı bizde daha hızlı geçti, yurtdışı pazarı ise daha durağan. Ama çok ilginç bir durumdur bu. Farklı sektörler ne yaşıyorlar bilmiyorum ama ben ektiğimin karşılığını az da olsa alıyorum. Ne yapıyorum? Bakir bir bölgeye makine gönderdiğimde en ucuz fiyatı veriyorum. Kulaktan kulağa reklamım oluyor ki bu en etkili ve hızlı yöntemdir. Mal alan müşterilerimiz bizi övdükleri için siparişlerimiz sürüyor.
Rusya’da ise bayimiz televizyonlara reklam veriyor, biz de reklam bütçesine katkıda bulunuyoruz. O yüzden ordan da iş geliyor. Rusya yıllık ortalama 300-350 bin euro sipariş aldığımız bir Pazar. Bu da benim için yeterli. Ukrayna’ya girmek için çok uğraşıyorum. Bulgaristan pazarı zaten belli bir yere oturdu. 2019’da Nisan-Mayıs’tan sonra dış Pazar daha fazla açılır, ben onların da seçimleri beklediğini düşünüyorum. Onlar siparişini Mayıs-Haziran gibi verirler ki Eylül ayına hazır olsun. 2019 ne çok iyi ne çok az, ortalarda gider. Bu yıl herkes ayağını yorganına göre uzatsın. Fazla açılmasın. Sıkıntılı bir dönem, siyasi ve ekonomik baskı var. Ama 2020 yılında ülke olarak uçarız herhalde.
TÜBİTAK’ı denedik ama prosedürlerinin fazla oluşu yüzünden vazgeçtik. Ama KOSGEB’in birçok desteğinden, fuar, katalog desteklerinden ve faizsiz kredi desteklerinden faydalanıyoruz. Genelde Eximbank kredileri kullanmaya çalışıyorum. Onlar daha hesaplı oluyor. Döviz bazlı kredi kullanıyorum, çünkü ihracat gelirim olduğu için dövizdeki dalgalanmanın bana zararı olmuyor.
Gerçekten güçlü sermaye ile bu sektöre girmeleri gerekiyor. Makine satışını iç pazara yapacaksa nakit yapması gerekiyor. Sermayesi yoksa çekler dönebiliyor, sıkıntı çeken firmalar var bu yönde. Herkes varlık yönetimini bilmeli, varlık ve finans yönetimini iyi yapabilmeli.
Yurtdışı fuarlarına bayiler aracılığıyla katılıyoruz. Türkiye’de de İstanbul fuarına katılmaya çalışıyoruz ama bir türlü yer vermiyorlar. 2011 yılında katıldık en son, bir daha da yer vermediler. Müşterilerimiz fuara geliyor, bizi bulamayınca arayıp fabrikamıza geliyorlar.
Yeni bir üyeyiz biz, 2 En büyük gururu, geçen sene yurtdışında yaşadım. Rusya’da komple bizim makinelerimizden oluşan bir tesis kurduk. Oranın valisi, generali, ulusal ve devlet kanalları geldi, haber yaptılar. Bu çok gurur vericiydi. Bu işi yaptığım için çok mutlu oldum. Çünkü Türk makinesini, Türk bayrağını oradaki Rus sermayeli fabrikaya yerleştirdim. Daha önce Afrika’da Tanzanya’ya gittim, orda da makinemizi gördüm, önceden almışlar. Dünyanın bir ucunda Made in Turkey, İstanbul yazması bizim için gurur kaynağı oldu.
Yeni bir üyeyiz biz, 2 yıl dolmadı henüz. Ben İstanbul fuarında yer sıkıntımızı çözmesini bekliyorum. Ben üreticiyim, satıcı değilim. Satıcılara TÜYAP yer veriyor ama üreticilere yer vermiyor. Bu durum bizi çok mağdur ediyor. Yurtdışı fuarlarına gidildiğinde bize de haber verilmesini istiyoruz. Bunlar derneğimizden kısa vadeli beklentilerimiz.