Ergil ailesinin 1970’li yıllarda başlayan ticaret ve üretim yolculuğunu AİMSAD Dergi için özetleyen Alper Ersin Ergil, bugün ürünleri Kuzey Amerika’ya kadar uzanan şirketin en önemli farklılığının satış sonrası iletişim ve devamlılık olduğunu söyledi. Ergil “Biz müşterinin ihtiyacına göre ürünü tasarlayıp geliştiriyoruz. Ezbere değil, ihtiyaca dayanan bir ürün geliştirme sürecimiz var. Müşteriye tek tip ürün sunarak onları kısıtlamıyoruz ve ürün geliştirmede müşteriyle birlikte çalışıyoruz. Sektörün içinden gelen bir aile olarak maddiyattan önce itibarı ve ilişkileri korumayı kendimize ilke edindik” dedi.
Bu sektörde bilgi ve deneyimin en az sermaye kadar önemli olduğunu ifade eden Ergil, “Özellikle kesici takımlar konusunda hem üretimde hem de müşteri ilişkilerinde milimetrik hataya bile yer yoktur” yorumunu yaptı.
İşte Alper Ersin Ergil’in AİMSAD ekibinin sorularına verdiği yanıtlar:
Aslında bizim hikayemiz, 1970’li yılların sonunda başladı, neredeyse her ürünün yurtdışından ithal edildiği dönemler. Bizim aile büyükleri ise; Ankara Siteler ve Almanya arasında mekik dokumaya başlıyor, burada iş yapmakta olan eşin dostun ihtiyaçlarına göre Almanya’dan malzeme ve aksesuar getiriyor. Bu malzemelerin en ilgi çekenleri ise o dönem ülkemizde bilinmeyen Elmas ağızlı testere ve bıçaklar. Ancak bu takımlar zamanla kullanıma bağlı olarak köreldiği için bilenmesi gerekiyor ve Almanya Türkiye arası bu trafik, altından kalkılmaz bir noktaya ulaşıyor. Türkiye’de bileme yapılması ihtiyacını gören ailemiz 80’li yılların başında Ankara Siteler’de bu takımları bilemek üzere Bilsan’ı kuruyor. Daha sonra da testereleri kendimiz üretelim diyerek Dates Anonim şirketini kuruyorlar. Ancak 1998 yılında büyük amcam İbrahim Ergil ile babam İsmail Ergil’in Bilsan’daki ortaklığı sona eriyor. O tarihten itibaren de İsmail Ergil’in kurduğu Ergilsan Kesici Takım şirketi olarak yolumuza devam ediyoruz.
Üretim kalemlerimiz; HM plaketli kesici takımları, dairesel testereler, PCD (Dia) uçlu kesici takımlar, som elmas (Karbür) takımları, özel üretim kalıplar ve makine üreticilerine ait ünite ve yedek parçalarını içermektedir.
Aslında biz zaten o sektörün içindeydik, aile büyüklerimizin iki taraftan da marangoz olmasının ağaç işleme sektörüyle yakınlığımızda payı yüksek tabii ki…
2001 yılından bu yana Ankara Elmadağ ilçesinde yaklaşık 3000 metrekare kapalı alan üzerinde faaliyet gösteriyoruz. 1998’de Siteler’de Ergilsan’ı kurduk, 2001 yılında da fabrika binamızı inşa edip Elmadağ’a taşındık. O tarihten bu yana burada üretimimizi sürdürüyoruz.
Biz iyi bir miras üzerinde oturuyoruz. Az önce bahsettiğim gibi, Ergil ailesi, sektörde bu işin başlangıç tohumlarını atan ailedir, bu referansla ilerliyoruz. İlk olmanın getirdiği beklenti ve sorumlulukların farkında olarak hareket etmeye çalışıyoruz. Ürünümüzün her zaman arkasında duruyoruz, üzerine titriyoruz. Müşterilerimizle, kullanıcılarımızla sürekli temas halindeyiz. Hizmetlerimizi devamlı güncelleyip, müşterilerin beklentilerini karşılıyoruz. Malzeme ve ham maddenin kalitesine özen gösterdiğimiz için, aynı tedarikçilerden alım yapıyoruz ve bu nedenle de malzeme temininde sıkıntı yaşamıyoruz. Bütün bu hassasiyetlerimiz, kurulduğumuz günden bu yana istikrarlı bir gelişim sürdürerek bugünlere gelmemize katkıda bulundu.
İç pazarda talebi olan bir ürün üretmemize rağmen, biz Türkiye’nin ekonomideki döngülerini ve tekrarlayan krizlerini göz önüne alarak, sadece iç pazara odaklanmanın yanlış olduğunun farkındayız. Ekonomi canlı olunca herkes ister istemez iç pazara odaklanıyor, ama bu durum, bir kriz anında kaynakların daralmasına neden olduğu gibi, bizim gibi imalatçıların da körelmesine neden oluyor. Bu nedenle ihracat bizim için her zaman öncelikli bir alan olmuştur. Nitekim istikrarlı büyüyen firmalara bakarsanız, onların da dış pazar odaklı bir büyüme sergileyerek uzun yıllar varlıklarını sürdürebildiğini görürsünüz. Yurtdışına satış yapabilmek, global oyuncularla rekabet için kendini geliştirmek, iç pazarda da rekabet gücünü artırır. Biz dünyanın birçok bölgesine satış yapıyoruz. Kuzey Amerika, Kuzey Afrika, Türki Cumhuriyetler’deki birçok ülke, Meksika ve Gürcistan ihracat pazarlarımız arasında yer alıyor. Halen ciromuzun yüzde 50’den fazlası ihracat gelirlerinden oluşuyor. Bu oranı daha da artırmak için gücümüz yettiğince uğraşıyoruz.
Örneğin en son AİMSAD organizasyonu ile bu yıl ilk kez Dubai fuarına katıldık. Bu tür fuarlar adeta denize olta atmak gibi, ne kadar çok kişiyle iletişim kurup şirketinizi tanıtırsanız o kadar iyi. Biz de şimdi bu görüşmelerin sonuçlarını bekliyoruz. Daha önce firma olarak bu bölgeye ihracat yaptık ama bu satışı artırıp sürekli hale getirmenin peşindeyiz. Dubai’nin bölgeye ulaşmak için önemli bir kapı olduğuna inanıyoruz. Üstelik bu fuar nitelikli bir katılımcı çekiyor. Ne istediğini, ne aradığını bilen insanlarla muhatap olduk. Arap yarımadası Çin malından bıkmış, artık istemiyor. Bu nedenle kaliteli ürün ve makine konusunda İtalyanlarla Türkler bu pazarda ciddi bir rekabet halindeler. Bu rekabette öne çıkmak için bu tür fuar fırsatlarını kaçırmamak gerekiyor.
Kapasite artırıcı yatırım planlarımız hep var ama şimdilik hayata geçiremiyoruz. Çünkü ülkenin mevcut sürecini yakından izlemek ve neredeyse günlük değişkenliklere ayak uydurma zorunluluğu bu kararların alınabilmesini güçleştiriyor , bu nedenle şimdilik durumu muhafaza etmeyi daha yerinde bir karar olarak görüyoruz.
Her sektörde olduğu gibi, sektör gelişiyor, yerinde durmuyor, hacmi genişliyor, teknoloji gelişiyor. Eskiden masif ağaç kullanımı ağırlıkta iken şimdi yarı sentetik malzemelerin kullanımı çoğaldı. Biz de üretimlerimizi bu beklentileri karşılyacak mamüllere çevirmek zorundayız.
Aslında ürün çeşitliliği açısından Avrupa ile rekabet edecek güçteyiz. Makine tarafıyla ilgili duyduğum şikayetler genelde Türk ürünlerine dair önyargılarla ilgili. Satış sonrası hizmetlerde eksiğiz ve Avrupa’da bu önyargıyı aşamıyoruz. Daha uzun vadeli, daha sakin davranarak bu sorunun üstesinden gelebilirsek,Türk ağaç işleme makine sektörünün daha da büyümesi ve Avrupalı üreticilerin karşısında rekabet edilebilmesinin önünde engel kalmaz. Avrupa’da en büyük rakibimiz İtalyan üreticiler. Ürün kalitesi bazında onlarla rekabette sorun yok. Ama satış sonrası hizmeti ve servis konusunu çözersek, Türk üreticiler olarak imajımız uluslararası arenada daha güzel bir noktaya gelir. İtalya konusunda bir not daha ileteyim, İtalyan devleti kendi üreticilerini sübvanse ederek destekliyor. Bu şekilde onların rekabet gücünü artırıyor. Bu sübvansiyon uzun vadede nasıl sonuçlanır, onu şu an bilemiyorum.
Üreticilerin uluslararası pazarlarda daha organize bir şekilde hareket etmesinin uzun vadede sektörün önünü açacağına inanıyorum. Kısa süreli planlar düşünceler veya hırslar değil de, daha uzun vadeye yayılmış büyük projeksiyonlar yapılmasının faydası olacak. Firmalarımız mevcut pazarlarda konumunu koruyacak etkinliklerini sürdürmeli. Fuarlara düzenli bir şekilde katılmaktan çekinmemeli. Bir ihraç pazarında sıkıntı yaşayınca o ülkenin defterini hemen kapatmamak gerekir.
AİMSAD uluslarası pazardaki temsilimiz için oldukça faydalı